Tarihten
Gelen
Lezzet

Leblebi kelimesi Farsça da kavrulmuş nohut anlamında gelen “leblebû” kelimesinden dilimize yerleşmiştir. Leblebinin ilk defa 17. y üzyılda Anadolu’da üretildiği rivayet edilmektedir. Kimin tarafından üretildiği konusunda tam bir bilgi bulunmamakla birlikte kaynaklardan fazla Ahmedi Sever ve Şeyh Murat Gazi adlarına rastlanmaktadır. Dünyanın farklı bölgelerinde leblebi ve benzeri ürünler bulunmaktadır ve bu ürünler Bengal gram (Hindistan), Roasted Chickpea (İngilizce), Garbanzo (Latin Amerika), Hommes, Hamaz (Ortadoğu), Shimbra (Etiyopya) gibi farklı adlarla bilinmektedir.
Ayrıca Yunanistan, İran’da leblebi üretilmekte olup, Türk nüfusunun bulunduğu Balkan ülkelerinde de (Kosova, Makedonya, Bosna-Hersek) “leblebija” adıyla bilinmekte, üretilmekte ve tüketilmektedir. Leblebi Osmanlı İmparatorluğu zamanından günümüze kadar geçen uzun sürede ülkemizde üretilmesine ve severek tüketilmesine rağmen, tarihi , orijini, geleneksel üretim aşamaları, bileşimi, besinsel değeri ve kalitesi hakkın da çalışmalar oldukça sınırlıdır.
Kaynakça: Tarihten Gelen Lezzet ÇORUM LEBLEBİSİ - Fatih ÖZBEY

Beslenme alanında çalışan uzmanların büyük bir bölümünün ortak görüşü, bireylerin her öğünde bir miktar yüksek kaliteli protein, lif, düşük glisemik indeksli kompleks karbonhidrat içeren gıdalar tüketmesi toplumda sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanılması için gereklidir. Leblebi ise tam da bu noktadaki tanıma uyan, günün her saatinde tüketilebilen sağlıklı ve lezzetli geleneksel bir ürün olarak öne çıkmaktadır. Leblebi % 30-60 nişasta içermesine rağmen, nohudun glisemik indeksi 20-30 gibi düşük değere sahiptir ki bu da kan glikoz seviyesini aniden yükseltmeyeceğini göstermektedir.

Bununla beraber leblebini (100g) bir insanın günlük ihtiyaç duyduğu demirin %98’ini, fosfor ve selenyumun %70’ini, lifin %61’ini ve proteinin %40’ını, sağlamaktadır. Günümüz yanlış beslenme alışkanlıkları sonucunda ortaya çıkan sağlık problemleri düşünüldüğünde, leblebinin ülkemiz ve dünyadaki diğer çerez gıdalar içerisinde hak ettiği yeri alacak şekilde tanıtılmasının gerekliliği bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Nohut (Cicer arietinum L.), dünyada eski çağlardan günümüze kadar tarımı yapılan önemli bir tarım ürünüdür. Nohudun ana vatanının Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi olduğu birçok kaynakta bildirilmektedir. Bazı kaynaklara göre Anadoluda M.Ö. 5000 yıllarında nohut yetiştirilmekteydi ve yapısında bulunan besleyici bileşenler nedeniyle de asırlardır insanların beslenmesindeki bu yerini korumaktadır.

Birleşmiş Milletler Dünya Tarım ve Gıda Organizasyonu (FAO, 2018) verilerine göre ise nohut dünyada üretimi yapılan baklagiller içerisinde ekim alanı ve üretim açısından 2. sırada yer almaktadır.

Nohut önemli oranda mineral (Ca, Zn, Mg, K, Fe, P) ve vitamin ( tiamin ve niasin) içermekte olup, microsperma (desi) ve macrosperma (kabuli) olmak üzere iki biyo tipi bulunmaktadır.

Yapılan araştırmalar Leblebi üretimi işlem basamaklarının nohudun sindirilebilirliği üzerine olumlu etkide bulunarak, nohudun biyoyararlılığını arttırdığını ortaya konmuştur.

Pişirme işlemi öncesinde ortalama %35 olan protein sindirilebilme oranı bu işlem sonrasında %90 gibi yüksek değerlere eriştiği belirtilmektedirler. Nişasta sindirilebilirliğinin ise ısıl işlem sonrasında ortalama olarak %38 den %90 oranlarına yükseldiği saptanmıştır.

Çölyak hastalarının diyetleri için, gluten ve gluten benzeri proteinleri içeren tahıllar (buğday, çavdar, arpa ve yulaf) tüketilmesinde sakıncalı bulunan grupta yer alırken mısır, pirinç gibi tahıllar ile nohut, soya ve mercimek gibi baklagiller güvenilir hammadde grubunda yer almaktadır. Glutensiz ürün formülasyonlarında baklagil unları katkı olarak kullanılabilmektedirler. Leblebi (katkısız ve sade olmak koşuluyla) bu açıdan da değerlendirildiğinde Çölyak hastalağı olan bireylerin de tüketebileceği bir üründür.

Çorum Leblebisi, Çorum Ticaret Borsası’nın 2001 yılında yaptığı müracaat sonucunda, 2002 yılında Türk Patent Enstitüsü tarafından Coğrafi İşaret Tescil Belgesi Mahreç İşareti ile koruma altına almıştır.